Kategoriler
Genel

Öğrenciler yararına klasik müzik dinletisi

Ankara Üniversitesi Öğrenci Destek Komisyonu, Macaristan’ın Ankara Büyükelçisi Gabor Kiss ve eşi Dora Kiss ev sahipliğinde öğrenciler yararına klasik müzik dinletisi düzenledi.

Macaristan Büyükelçilik rezidansında düzenlenen etkinliğe Ankara Üniversitesi Rektörü Erkan İbiş ve eşi Nebahat İbiş’in yanı sıra çok sayıda davetli katıldı. Rektör İbiş, Ankara Üniversitesi öğrencilerine eğitim desteği amacıyla her yıl çok sayıda etkinlik yaptıklarını belirtirken, Büyükelçi Gabor Kiss de bu tarz etkinliklere ev sahipliği yapmaktan duyduğu memnuniyeti dile getirdi. Etkinlikte soprano Demet Gürhan ve piyanist Güler Demirova Györffy, klasik müzik dinletisi sundu. İki sanatçı programda Vivaldi, Schubert, Mozart, Puccini gibi bestecilerin eserlerini seslendirdi.

Kategoriler
Genel

Mikrofon ve Madan

Ünlü Fransız şarkıcı Edith Piaf’ın hayatından kesitleri bugüne taşıyarak günümüze dair durum sorgulaması yapan ‘Madam’, Sahne 367’de seyirciyle buluştu.

Erdal Ozan Metin’in yazıp yönettiği, genç tiyatrocu Naz Göktan’ın sahneye koyduğu ve Deniz Atlı’nın koreografisini üstlendiği ‘Madam’, Sahne 367’de tiyatroseverlerin karşısına çıktı. Üç temsil yapan oyun, önümüzdeki sezon, aynı sahnede sanatseverlerle buluşmaya devam edecek. Oyunun yönetmeni Erdal Ozan Metin, klasik bir tiyatro oyunu yapmadıklarını, Ankara’daki seyirci alışkanlıklarını kırmak için bir biçim denemesini sahneye koyduklarını söyledi.

TUTUNDUĞU ŞEY MİKROFON

Erdal Ozan Metin, Editp Piaf’ın hayat hikâyesinde kendisini en çok etkileyen şeyi ‘hep yeniden başlıyor olması’ olarak ifade ediyor. Metin, “Düşüyor kalkıyor ama hep bir şeye tutunuyor. Tutunduğu şeyin ne olduğunu biliyor: Mikrofon. Tüm sevdiklerini mikrofonun içine gömmüş ve orada çok iyi saklayabileceğini biliyor” diye konuştu.

Kategoriler
Genel

Lüksemburg’tan milli kutlama

Lüksemburg’un Ankara Büyükelçisi Georges Faber, ülkesinin milli günü nedeniyle bir resepsiyon verdi.

Büyükelçi Faber, rezidansta gerçekleşen davete eşi Barbara Faber ile elçilik görevlileri Frank Biever ve Virginie Arslan’la birlikte ev sahipliği yaptı. Resepsiyonda diplomasi, iş, sanat camiasından pek çok davetli bir araya geldi. İki ülke milli marşlarının okunmasının ardından davetlilere hitaben bir konuşma yapan Büyükelçi Faber, “Türkiye’nin tamamen Avrupa projesinin bir parçası olarak kalmaya devam etmesine ihtiyacımız var. Demokratik, istikrarlı ve müreffeh bir Türkiye, Avrupa’ya sıkı sıkıya bağlı, hepimizin arzuladığı bir şey” diye konuştu. Resepsiyon ikramlarla devam etti. 

Kategoriler
Gösteriler & Topluluklar

Kore-Türkiye 60. yıl dostluk klasik müzik konseri

Kore Cumhuriyeti Büyükelçiliği ile Kültür ve Turizm Bakanlığı Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası işbirliğinde düzenlenen etkinlikte, Kore Ewha Üniversitesi Müzik Fakültesi Profesörü ve Gangnam Senfoni Orkestrası Şefi Kisun Sung’un yönetiminde Bilkent Üniversitesi Müzik ve Sahne Sanatları Fakültesi’nden Yrd. Doç. Dr. Piyanist Yoonie Han ve Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası ortak performansıyla ‘Dostluk Klasik Müzik Konseri’ verildi. Güney Kore ve Türkiye milli marşlarının okunmasıyla başlayan programda, Şef Eak-Tay Ahn’ın ‘Nongae’ isimli eseri Koreli şef eşliğinde Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası ortak performansı ile sunuldu. Beraberinde Beraberinde Solbong Kim’in ‘Ripples’ı, Ulvi Cemal Erkin’in ‘Köçekçe’si, Jean Sibelius’un ‘Finlandiya’ ve S. Rachmaninoff’un ‘Paganini’nin Teması Üzerinde Rapsodi’ isimli eserleri salonda bulunan davetliler klasik müzik dinletilerini coşku ile dinlendi.

Konsere Kore Cumhuriyeti Büyükelçisi Yunsoo Cho, Kültür Müsteşarı Dongwoo Cho ve beraberindeki diplomatların yanı sıra Ankara’da bulunan birçok devletin büyükelçileri ve ilgili diplomatları, Dışişleri Bakanlığı ve Kültür ve Turizm Bakanlığı kurum yöneticileri ve davetliler katıldı. Konser öncesi DHA’ya açıklamalarda bulunan Kore Cumhuriyeti Büyükelçisi Yonsoo Cho, şunları söyledi:

“Kore-Türkiye diplomatik ilişkilerinin 60. yıl dönümü münasebetiyle bir dizi etkinliklerde bulunuyoruz. Ankara’da Türk-Kore ortak kültürlerini yansıtan ‘Bohça’ sergimizle Türk sanatçıları ile Kore’li sanatçılarını bir araya getirerek sanatsal ve dostluk ilişkilerimizi geliştirdik. Bu gün ise Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası işbirliğinde Kore-Türkiye Dostluk Klasik Müzik Konseri ve takiben verilecek resepsiyonla Türk-Kore ilişkilerinin gelişerek devam ettiğini görüyoruz. Aynı zamanda Türkiye’de 1961 yılında Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası’nda 1 yıl şef olarak görevde bulunmuş, Kore Cumhuriyeti’nin Milli Marşı ‘Aegukga’nın bestecisi Eak-Tay Ahn bu etkinlikle anılmıştır. Kore-Türkiye arasında 60 yıldır ilişkiler gelişmelerle devam ediyor. Özellikle Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayip Erdoğan, yeni seçilen Kore Cumhurbaşkanı Moon Jae-in’ni telefonla arayarak Türkiye ve Kore arasında hem ekonomik alanda hem de siyasi alanda ilişkilerin güçlenmesi konusunda görüşme yaptılar. Bu yaklaşımlar her iki devlet içinde olumlu bir adım olabilir. Kore’nin gelişmesinin arkasında işadamlarının emekleri sayesinde olmuştur. Ben de Türkiye’li işadamlarına şu çağrıda bulunuyorum. Kore’ye ziyaretlerde bulunun. Kore’ye bizzat gidin görün. Kore’nin nasıl geliştiğini, ne kadar geliştiğini, teknoloji gelişiminin ne kadar önemli olduğunu Kore’ye gidin bizzat kendiniz görün. Türkiye’de bu gelişmeleri uygulayın. Bu nedenle Türk işadamlarını Kore’ye davet ediyorum” dedi. (DHA)

Kategoriler
Tiyatro

Baykal Saran Tiyatro Ödülü Zeynep Ekin Öner’in

11’inci Baykal Saran Yılın Tiyatro Sanatçısı Ödülü’ne tiyatro ve dizi oyuncusu Zeynep Ekin Öner layık görüldü.

Türk tiyatrosunun unutulmaz ismi Baykal Saran anısına bu yıl 11’incisi verilecek “Baykal Saran Yılın Tiyatro Sanatçısı Ödülü”nün sahibi, Ankara Devlet Tiyatrosu Ankara Akün Sahnesi’nde bugün düzenlenen basın toplantısında açıklandı. Ödül, 22 yılını sanata ve tiyatroya adayan dizi ve tiyatro oyuncusu Zeynep Ekin Öner’e verildi.

ÖNER: ÖDÜLE DEĞER GÖRÜLMEK MUTLULUK VERİCİ

Lemi Bilgin, Atilla Sav, Selçuk Yöntem, Rüştü Asyalı ve Erkal Saran’dan oluşan seçici kurul üyeleri tarafından ödüle değer görülen Zeynep Ekin Öner, mutluluğunu gözyaşlarıyla anlattı. Öner, ödülü aldıktan sonra yaptığı konuşmasında, “Ödül benim için çok kıymetli. Böyle bir ödüle değer görülmek mutluluk verici. Baykal Saran’ı sevgiyle saygıyla anıyor ve selamlıyorum” dedi. DHA

Kategoriler
Sağlık

‘Saate bakıp zamanı söyleyemiyorsanız sarı nokta hastası olabilirsiniz.

Memorial Ankara Hastanesi Göz Ünitesi’nden Dr. Bekir Sıtkı Aslan, saatine bakıp zamanı söyleyemeyenlerin sarı nokta hastalığı olarak bilinen makula dejenerasyon hastalığına yakalanmış olabileceğini belirtti.

SAATİN ANA HATLARINI GÖREBİLİR AMA ZAMANI SÖYLEYEMEZ

Dr. Aslan, görmede bulanıklık, etrafa bakarken karanlık alanlar olması veya merkezi görüşte bozulma gibi belirtilerle hastalığın kendini gösterdiğini belirtti ve şunları söyedi:

“Retinanın, ince ayrıntıları açıkça görebilmeye izin veren, merkezi görmeden sorumlu parçasına “makula” denilmektedir. Küçük bir bölümünü oluşturmasına rağmen retinanın gerikalanına oranla detaya en duyarlı yapıdır. Gözde makulanın bozulması veya yeni damar yapılarının oluşmasıyla retina tabakalarınınyıkıma uğraması, yaşa bağlı makula dejenerasyonu olarak adlandırılmaktadır. Birçok insanda vücudun doğal yaşlanma sürecinin bir parçası olarak gelişen bu hastalık, bazı hastalarda merkezi görüşünkalıcı olarak kaybedilmesiyle sonuçlanabilmektedir. Genellikle çevresel görüş etkilenmez. Örneğin; ileri makula dejenerasyonu olan hasta, bir saatin ana hatlarını görebilse de akrep ve yelkovanı seçemediğinden zamanı söyleyemez.”

saate-bakip-zamani-soyleyemiyorsaniz-sari-nokta-hastasi-olabilirsiniz-294360-1.

“BELİRGİN GÖZ PROBLEMİ OLANA DEK FARK EDİLMİYOR”

Hastalığın genetik geçişli olabileceğini belirten Dr. Aslan bu konuda da şunları açıkladı: “İnsan bedenindeki hücreler, çevredeki oksijenle sürekli reaksiyona girmektedir. Bu aktivitenin sonucu olarak, vücutta serbest radikaller adı verilen küçük moleküller üretilir. Söz konusu moleküller hücreleri etkiler ve bazen onlara zarar da verebilir. Bu tablonun, sarı nokta hastalığının gelişmesinde önemli rol oynadığı düşünülmektedir. Genetik geçiş de önemli bir risk faktörüdür. Bazı çalışmalar, iltihabın da etkili olduğunu göstermektedir. Bunların yanı sıra aşırı aktif bir bağışıklık sistemi de hastalığın ortaya çıkmasına yol açabilmektedir. Sarı nokta hastalığında, retinanın altında “drusen” adı verilen tortu birikmektedir. Bazı hastalarda retina altında anormal kan damarları da gelişmektedir. Tedavi edilsin veya edilmesin, makula dejenerasyonu tek başına mutlak körlüğe yol açmamaktadır. Daha ilerlemiş vakaların görüldüğü kişiler, yanal veya çevresel görüşünü kullanarak yararlı görüş sahibi olmayı sürdürebilmektedir. Bu rahatsızlık görme kaybına yol açtığında, genellikle bir gözde başlamakta diğerini ise daha sonra etkilemektedir. Birçok kişi, belirgin bir görme problemi olana veya göz muayenesinde tespit edilene dek sarı nokta hastalığına sahip olduğunun farkına varamamaktadır.”

“RENKLERDE PARLAKLIK KAYBI VARSA DİKKAT”

Hastalığın belirtilerini de açıklayan Dr. Aslan, kuru ve yaş olmak üzere iki tipi olduğunu belirtti ve sözlerini şöyle noktaladı:

“Kuru tip sarı nokta hastalığının belirtileri arasında; bulanık uzak mesafe veya okuma vizyonu, yalnızca aydınlık ortamlarda yakını görme, bulanık görüş, parlak ışıktan düşük ışığa geçerken görme güçlüğü, insanların yüzlerini tanıma sorunu veya yetersizliği ile ara mesafelerde yetersiz görüş yer almaktadır. Bu rahatsızlık, bazen bir bazen iki gözü birden etkileyebilmektedir. Etkilenmemiş göz, diğerindeki görme kaybını telafi edebilir. Dolayısıyla tek tarafın etkilendiği durumlarda, hasta gözdeki değişiklikler kişiler tarafından fark edilemeyebilir. Yaş tip makula dejenerasyonu ise düz çizgilerde bükülme, eğri veya düzensiz olarak görünme, görme alanında koyu gri lekeler veya boşluklar oluşması, merkezi görme kayıpları, nesnelerin boyutunun her göz için farklı olması, renklerde parlaklık kaybı ve her göz için farklı görme gibi belirtilerle kendini göstermektedir. Tedavide başarı için erken tanı büyük önem taşımaktadır. Erken tanı aldığında tedavi edilebilen bir ileri yaş hastalığı olan sarı nokta hastalığının hastalar açısından en önemli dezavantajı, çok kez geç dönemde fark ediliyor olmasıdır.” DHA

Kategoriler
Sanatsal Etkinlikler

Sevmek Güzel Meslek

BURAK ABATAY
@abatayburak

Türkiye sanat tarihinde gerek edebiyatta gerekse de resim sanatında çok sayıda eser veren Bedri Rahmi Eyüboğlu’nun retrospektif sergisi ‘Sevmek Güzel Meslek’ adıyla İzmir’den sonra Ankara’da da sanatseverlerin ziyaretine açıldı. 7 Nisan’da Pharmactive ana sponsorluğunda CerModern’de sanatseverlere kapılarını açan sergi temmuz sonuna kadar açık olacak. Serginin koordinatörlüğünü Fahri Özdemir, küratörlüğünü ise İbrahim Örs ve Hanefi Yeter üstleniyor. Fahri Özdemir’le serginin detaylarını ve Bedri Rahmi Eyüboğlu’nu konuştuk.

» Bedri Rahmi Eyüboğlu hem edebiyat için hem de resim için üreten az sayıdaki sanatçıdan biri. Bedri Rahmi algınız ne doğrultuda?

Birini diğerinden ayırt etmek zor ama şahsi düşüncem resim sanatındaki Bedri Rahmi… Bu düşünce kişilere göre değişebilir tabii. Bunu Bedri Rahmi’nin kendisi şöyle anlatır: “Şahsımla ilgili ressamlara soruyorlar, resmini bilmem ama şairler iyi şair olduğunu söylüyor; şairlere sorduklarında da şairliğini bilmem ama ressamlar iyi bir ressam olduğunu söylüyorlar. İşte ben bu iki uç arasında gidip geldim hep.”

Bedri Rahmi sadece şiir ya da resim yapmadı; sanatın birçok alanında üretimde bulundu. Örneğin resim, heykel, mozaik, şiir, deneme bunlardan bazıları.

» Sanatçının retrospektif sergisi fikri nasıl gelişti?

Beni çok etkilemiş biri Bedri Rahmi. Gerek aydın tutumu gerek büyük sanatçılığı kimi etkilemez ki? Bu bağlamda tabii ki sergisini düşüneceğim ilk isimlerden biri idi Bedri Rahmi Eyüboğlu. Folkart Gallery ve Pharmactive İlaç olarak 5 yıllık sanatsal planlamamızı yaparken de hemen ön plana çıktı Bedri Rahmi. Tabii bir de Bedri Rahmi Eyüboğlu’nun torunu Rahmi’nin çok yakın dostum olması da serginin açılmasında büyük kolaylık oldu.

» Eyüboğlu’nun eserlerinin tamamına birden ulaşmak zor olmuş olsa gerek…

Yukarıda sözünü ettiğim Bedri Rahmi Eyüboğlu’nun torunu Rahmi’nin varlığı işimizi çok kolaylaştırdı. Çünkü Rahmi hem dedesi Bedri Rahmi’nin hem de babaannesi Eren Eyüboğlu’nun eserlerini çok iyi koruyan ve gelecek kuşaklara aktarılması için elinden geleni yapan biri. Dolayısıyla sergiyi oluşturan eser ve objelerin yüzde 60’ını Rahmi’den sağladık. Geri kalan kısmını da başta Lucien Arkas ve Murat Balkan olmak üzere Türkiye’deki önemli koleksiyonerlerden edindik.

sevmek-guzel-meslek-294642-1.

» Önce İzmir’de sergilendi. Geri dönüşler nasıldı? Serginin içeriğinden bahseder misiniz?

Beklentimizin çok üstünde oldu. İki ayda 48 bin kişi izledi sergiyi; Folkart Gallery olarak bir rekora imza attık İzmir’de. Tabii Bedri Bey’in sergisi sıradan bir sergi değildi. İlk eserinden son eserine kadar tüm süreçten eserlere ve objelere yer verdik. Yaklaşık 160 adet çeşitli sanat disiplinlerinde ürettiği eserlerinin yanı sıra 300’e yakın da obje vardı. Örneğin Âşık Veysel ve Ruhi Su’nun kullandığı sazdan tutun da Orhan Veli’nin yazdıkları mektuplara kadar; kendi yazışmalarından tutun da yaptığı mektup zarflarına kadar birçok obje yer aldı. Ayrıca sergide büyük aşk yaşadığı ve uğruna şiirler yazıp resimler yaptığı Mari Gerekmezyan’ın; başka bir deyimle ‘Karadut’un yaptığı Bedri Rahmi büstü de sergide yer aldı. Bu çok kapsamlı serginin dönüşü de kuşkusuz iyi olacaktı. Ve iyi de oldu. Daha önce de söylediğim gibi 48 bin kişinin izlemesi de bu serginin başarılı olduğunu gösterdi bize.

» ‘Sevmek Güzel Meslek’ Bedri Rahmi Eyüboğlu retrospektif sergisi şimdi Ankara’da.

Evet Pharmactive İlaç’ın ana sponsorluğunda Ankara CernModern’de. Sanatseverler sergiyi temmuz sonuna kadar izleyebilir. İlk 25 günde 30 bin izleyiciyi geçti. Sergi sonunda da Ankara’da da yeni bir rekor kıracağımızı sanıyorum. Tabii ki sanat direktörlüğünü yaptığım Folkart Gallery ve Pharmactive İlaç da bu sonuçtan çok memnun olduğundan dolayı sergiyi İzmir ve Ankara’nın dışında başka şehirlere de taşıma kararı aldık. Umarım bu şehirlerde de başarıya ulaşırız.

Kategoriler
Müzik

Çok Yaşasın Genç Caz

24. İstanbul Caz Festivali yaklaşırken, bir Genç Caz yarışmasını daha geride bıraktık. Bu yarışma başından beri, Caz Festivali’nin içimi en çok ferahlatan programlarından biri olmuştur. Aslında cazın her türlüsünü de, ‘kardeş’ müzikleri de seven biriyim, nispeten dar çevremizin dışına açılabilmek beni hep memnun etmiştir. Caz Gemisi (gerçi artık yok), Sokak Konserleri, Parklarda Caz ile Gece Gezmesi bende caz aşiretimizi yeni enerjilerle güçlendireceğimiz umudu uyandırır. Genç Caz ise bundan da öte. En başından beri cazı tercih etmiş gencecik insanların varlığı içimizi ısıtmıştı zaten. Ama yıllar geçtikçe kalite daha da yükseliyor. Pazar günü İKSV Salon’da, ilk elemenin ardından değerlendirme konserlerine katılan sekiz grup arasından seçim yapmakta gerçekten çok zorlandık. Caz Festivali Direktörü Pelin Opçin, mümkün olduğu kadar çok sayıda yarışmacının parklarda ve Zorlu’daki konserlerde dinleyici huzuruna çıkabilmesi için formüller aradı. Yarışmacılar sayıca ve kalite açısından artarken, jürimiz de zenginleşti. Bu yıl aramıza Kanat Atkaya ve Yekta Kopan da katıldı. Böylece, müzisyenlerin (Aycan Teztel, Cem Tuncer, Cenk Erdoğan, Ferit Odman, Hediye Güven) yanı sıra müzik yazarı kadromuz da genişlemiş oldu: Feridun Ertaşkan, Hülya Tunçağ (aynı zamanda yapımcı), Kanat Atkaya (gazeteci), ben, yazar ve programcı Yekta Kopan ile Festival Direktörü Pelin Opçin. İyi bir jüriydi ama, dedim ya, işimiz de zordu. Dinlediğimiz sekiz genç grup ise şu sırayla sahneye çıktı: Geçen yıl ilk 4’e kalmayı kıl payı kaçıran Gagarin Jazz Band, Bidar Kalender Quintet, Buse Şimşek Trio, Vibes Trio, İpek Göztepe Quintet, Deniz Özçelik Quintet, Fulya Akça Quartet ve Ankara’dan gelen İstemeden Oldu! Ama iyi olmuş doğrusu. Hacettepe Üniversitesi’nde öğrenci ya da yeni mezun olan grup üyeleri, müzikle dolu bir günün çok başarılı kapanış konserini verdiler. 13:00’Te Gagarin ile başlayan değerlendirme konserleri, onlarla sona erdi. Gagarin’in solisti Deniz Özçelik, bir kez de kendi beşlisiyle sahne aldı. Deniz gibi, kendi bestelerini seslendiren besteci/piyanist/klavyeci Bidar Kalender, İpek Göztepe beşlisinde piyano çaldı. Gitarist Erkan Zeki Ar, üç ayrı grupla sahneye çıkınca (İpek Göztepe Quintet, Buse Şimşek Trio ve Deniz Özçelik Quintet) acaba ona ayrıca bir sertifika falan mı versek diye düşündüm. Farklı projeler olması kaydıyla bir müzisyen istediği kadar projeye katılabiliyor, istediği kadar proje ile başvurabiliyor. Deniz ile Bidar’ın özellikleri ise, kendi bestelerini de çalıp söylemeleriydi. İstemeden Oldu! Sahneden inince biz yerimizden kalktık, içeri çekilip onları değerlendirdik. Esas zorluğu da o zaman çektik işte. Her yıl söylediğimiz gibi, bu aslında bildiğimiz anlamda bir yarışma değil. Bu esas olarak, genç müzisyenlerle, cazcılarla tanışma fırsatı ki, yıllarla birlikte daha da şaşırtıcı ve doyurucu oluyor. Genç Caz projesi, onlarla tanışmamızı ve yaptıkları işlere şahit olmamızı sağlıyor. Gurur duyuyoruz, göğsümüz kabarıyor, umutlanıyoruz. Müzikleri, müzik sevgileri, yetenekleri bizi bu dünyanın, gündelik hayatın dışına çıkarıyor, yukarı çekiyor. Onların büyük kısmını Parklarda Jazz projesinde ve Zorlu’daki iki konserde (Fulya Akça Quartet ve Vibes Trio) izleyeceksiniz. Yıl içinde de başka projelere katılabilirler, çünkü İKSV bunu yapıyor. Feridun bazılarını Cazkolik programlarına dahil edecek. Ben üç grubu NTV Radyo’ya, “Caz ve Ötesi” programına davet ettim. Yekta hem söyleşiler yaptı, hem kitaplarını armağan etti. Ferit, Buse Şimşek Trio’nun davulcu liderine üç albümünü verdi. Doğrusu ben de Harry Potter setleri versem tuhaf kaçmazmış, neredeyse o kadar gençtiler. 2017’nin Genç Caz ekipleri böyle seçildi işte. Temmuz’da parklarda ve Zorlu’da olacaklar. Gidip gene dinlesem mi diyorum. Sizleri de bekleriz.